Ay: Şubat 2022

  • ODTÜ MD Mali Genel Kurulu Çağrısı

    ODTÜ MD Mali Genel Kurulu Çağrısı

    ODTÜ Mezunları Derneği Olağan Mali Genel Kurulu, 27 Mart 2022 Pazar günü saat 10:00-17:00 arasında çoğunluklu; bu tarihte çoğunluk sağlanamadığı takdirde, 10 Nisan 2022 Pazar günü 10:00-17:00 saatleri arasında çoğunluk aranmaksızın, aşağıdaki gündem gereğince ve belirtilen adreste toplanacaktır.

    Tüm üyelerimizi katılımını bekliyoruz.

    Saygılarımızla,

     

    ODTÜ Mezunları Derneği

    Yönetim Kurulu

     

    Adres:

    ODTÜ Mezunları Derneği Vişnelik Tesisi

    1540. Sokak No: 58 100. Yıl, Ankara

     

    Gündem:

    ·         Açılış,

    ·         Divanın oluşturulması,

    ·         Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması,

    ·         Gündemin okunması ve karara bağlanması,

    ·         Haziran 2021 – Mart 2022 Mali Raporun sunulması,

    ·         Denetim Kurulu Raporu’nun sunulması,

    ·         Dilek ve Öneriler.

  • SAVAŞA HAYIR!

     

     

    Zulüm, kan, gözyaşı üzerine kurulu düzeni kabul etmiyoruz.
    Paylaşım savaşlarına hayır!

  • ODTÜ MD Toplu İş Sözleşmesi İmzalandı

     

    23 Şubat 2022 Çarşamba günü ODTÜ Mezunları Derneği’nde Tez-Koop-İş Ankara 2 No’lu Şube başkanı Mustafa Özgen ve ODTÜ Mezunları Derneği Yönetim Kurulu başkanı Baki Arslan’ın da katılımıyla Toplu İş Sözleşmesi imzalandı.

  • VİŞNELİK’TE İKİNCİ CEMRE SUYA ETKİNLİĞİ

     

     

    ODTÜ MD Sürdürülebilirlik ve Geri Dönüşüm Komisyonumuzun27 Şubat 2022 Pazar günü düzenleyeceği İkinci Cemre Suya etkinliğine tüm üyelerimiz davetlidir.

    Saygılarımızla,

    ODTÜ Mezunları Derneği

     

    Tarih: 27.02.2022

    Saat: 13.00

    Yer: Vişnelik Bahçesi açık alan

     

    ODTÜ Mezunları Derneği Vişnelik Ağaç Budama Çalıştayı

    Eğitmenler

    Veyis ÇALIŞKAN

    (Türkiye Ziraatciler Derneği Genel Sekreteri)

    Hüseyin DEMİRTAŞ

    (Türkiye Ziraatciler Derneği Genel Başkanı)

  • YOLLARIMIZ RANT’A ÇIKMASIN!

    YOLLARIMIZ RANT’A ÇIKMASIN!

    9 Eylül 2017 tarihinde Melih Gökçek, twitter üzerinden “Büyükşehir bir rekora daha imza attı” açıklaması ile ODTÜ ormanının oldukça büyük bir bölümünün üze­rindeki canlılığı kazıdığını haber vererek Bilkent-İncek yolu projesinin inşaa­tının başlangıcını ilan etti. Bu yol projesi için ODTÜ rektörü Mustafa Verşan Kök ile dönemin ABB başkanı Melih Gökçek arasında, YÖK başkanı Yekta Saraç ve dönemin Ankara Valisi Ercan Topaca gözlemcili­ğinde hukuki olarak hiçbir bağlayıcılığı bulunmayan, çalakalem hazırlanmış bir protokol imzalandı. Protokolün hemen ertesi günü, 9 Eylül’ü 10 Eylül’e bağlayan gece, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait iş makineleri ve binlerce polis eşliğinde ODTÜ arazisine bir çıkarma yaparak 4,8 km uzunluğunda, ortalama 100 m genişliğinde ormanlık alanı yok etti.

    ABB’nin şehir merkezinde bulunan en büyük ormanına ve orman ekosistemine yönelik bu saldırısı ODTÜ bileşen­lerinin, Ankaralıların ve meslek odalarının etkili bir direnişi ile karşılanmış ve bu direniş neticesinde yol projesinin yürütmesi durdurulmuştu. Ancak Mansur Yavaş yönetimindeki CHP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi yolun yapılmasını engelleyen bu yürütmeyi durdurma kararına itiraz etti. Bu itiraz ilgili mahkeme ta­rafından reddedildi. Süreç içinde, 21 Eylül 2020 tarihinde Bilkent- İncek yolu planı askıya çıktı. 25 Ağustos 2021 tarihinde ise Ankara Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığı’nın proje için ihaleye çıktığı duyuruldu. İhaleye çıkılmasına tepki gösteren kamuoyuna demokrasi ve ortak akıl çağrıları yapılırken, 21 Ekim 2021 tarihinde ise sözleşmelerin imzalandığı öğrenildi. Açılan ihaleye göre 11 km olarak ilan edilen yolun yaklaşık 4,5 km.lik bölümü ODTÜ arazisinden geçmekte, 6,5 km.lik kısmı ise tarım arazileri ve Gölbaşı Özel Çevre Koru­ma Bölgesi’ni tehdit etmektedir.

    BAHANE: KAMU YARARI, SONUÇ: RANT

    Kamu kullanımı için yapılacağı/ sunulacağı iddia edilen bir hizmetin en önemli belirleyeni elbette kamu yararının varlığıdır. Planlanan projede ya da sunulacak hizmette halkın tümünün ve toplumun refahını tartışılmalıdır.

    Bahsi geçen yola baktığımızda, yolun Prof. Dr. İhsan Doğramacı Bulvarı’nın tamamlayıcısı olarak planlandığını görüyoruz. Böyle bir ihtiyacın gerekliliğini tartışmak için, öncelikle mevcut bulvarın araç yoğunluğu, kullanım sıklığı, toplu taşım seçeneklerinin analiz edilmesi gerekir. Ankara Büyükşehir Belediyesinin bu konuda yaptığı bir çalışmaya ne yazık ki rastlamadık. Mevcut bulunan dört şeritlik yolda trafik yoğunluğunun oldukça düşük olduğunu biliyoruz. Yolun devamında ise boş araziler bulunuyor. Boş arazilerde toplu taşımayı geliştirecek, bisiklet yolları ile desteklenecek bir ulaşım planı yapılabilecekken; yine sekiz şeritlik bir otoyol ile çözüm üretilmeye çalışıldığına şahit oluyoruz. Şehrin içine hız yolları sokmanın, nakliye tırlarını kanalize etmenin kamu açısından hiçbir yararı olamaz. Bu yolların inşa sürecinde ve7veya varış noktalarında rant için yapıldığı açıkça görülebilir.

    Kentin şu an en büyük sorunu bir makro ulaşım planının bulunmamasıdır. Ankara’nın makro ulaşım planının olmayışı bu planlamayı yapabilecek ve uygulayabilecek yetkin uzmanların olmamasından kaynaklanmamaktadır. Ne yazık ki ülkemizde tüm inşaatlar gibi yol çalışmaları da rant dağıtım aracı olarak kullanılmaktadır. Uygulanan imar planları(!) rantsal amaçlar ile sürekli değiştirilen ve kentin sorunlarına çözüm olmayan bir hal almıştır. Kamu yararı düşünülüyorsa, kenti daha fazla betona boğmadan, herhangi bir yol çalışmasına başlamadan yapılması gereken en elzem şey kentin tüm bileşenlerini düşünerek toplu taşımayı önceleyen bir makro ulaşım planı yapılmasıdır. Rant uğruna “yamalama” çalışmaları sonlanmalı, kamu yararına planlama yapılmalıdır.

    ODTÜ ORMANI’NIN ANKARA İÇİN ANLAMI NEDİR?

    ODTÜ kampüsü, Ankara şehir merkezindeki son yekpare doğal yaşam alanı ve son büyük yeşil alan durumundadır. Kampüste iki göl, mevsimsel akarsular, kayalıklar, bozkırlar, ormanlar, su basan çayırlıklar gibi birçok değerli yaşam alanı bulunmaktadır ve bunların neticesinde de kampüste inanılmaz bir canlı çeşitliliği söz konusudur.

    ODTÜ arazisi 1950’li yıllarda üniversiteye tahsis edilmiş,1957 yılında ise Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) tarafından Atatürk Ormanı adıyla projelendirilmiş, Orman Genel Müdürlüğü (OGM)’nün katkıları ile ODTÜ’lüler ve Ankara halkı tarafından ağaçlandırılmıştır. OGM ve ODTÜ arasında 11 Mart 1985 tarihinde imzalanan protokol ile ODTÜ Ormanı’nda 6831 sayılı Orman Kanun hükümlerinin uygulanması kayıt altına alınmıştır. 1997-1999 yılları arasında ise 81. Orman Kadastro Komisyonu tarafından alanda orman sınırlandırma ve 2B uygulaması çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar doğrultusunda 27 Nisan 2021 tarihinde ODTÜ Ormanı “Hükmi Şahsiyeti Haiz Amme Müesseselerine Ait Orman” olarak ilan edilmiş ve kesinleşmiştir. Bölgede ODTÜ’nün yanı sıra Hacettepe Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, TRT ve PTT’ye ait ormanlar da bu şekilde kayıt altına alınmıştır. ODTÜ’yü örneklerinden ayıran ise diğer kurumlar hali hazırda ağaçlandırılmış alanların tahsisi ile kurulurken, ODTÜ boş arazileri ağaçlandırarak kentin oksijen kaynağı olan bir orman ekosistemi oluşturmuştur.

    ODTÜ Ormanı tapu kadastro kayıtlarına paralel olarak 3 parça halinde işlem görmüştür: ODTÜ-1 Ormanı 2077,7820 ha, ODTÜ-2 Ormanı 62,0054 ha, ODTÜ-3 Ormanı 1088,5844 ha olarak ölçülmüştür. Bugün konusu geçen ve ABB tarafından işgal edilen alan ODTÜ-1 Ormanı içerisinde kalmaktadır.

    ODTÜ Ormanı, Atatürk Orman Çiftliği’nin ranta kurban edilmesinin de ardından kentin tek ekolojik ve doğal orman alanı olarak kalmıştır. ODTÜ’de tüm ülkede görülen kuşların yarısından fazlası tespit edilmiştir. ODTÜ’de tespit edilen 249 kuş türünden 6 tanesinin ise nesli küresel ölçekte tehlike altındadır. ODTÜ arazisi ayrıca aralarında endemik türlerin de bulunduğu 800’den fazla bitki türü, yine aralarında endemik bir türün olduğu 140 kelebek türü, 20 tane memeli tür, en az 10 tür sürüngen ve zengin bir türsel çeşitlilik gösteren çok sayıda çift yaşamlı, omurgasız ve mantar için yaşam alanı durumundadır.

    Bugün yolun yapılmasını meşrulaştırmaya çalışan bir argüman, ilgili alanda hali hazırda ağaçların kesilmiş olduğudur. Oysa, 50 yılı aşkın araziye ev sahipliği yapan bitki örtüsü kendisini yenileyebilecek ve insan eliyle verilen zararı kısa bir zamanda toparlayacak kapasitedir. Ormanın ikiye bölünmesiyle orman ekosisteminin bir parçası olan hayvanların yaşama ve barınma alanları kısıtlanmış olacaktır. Hayvanlar yol ile bölünen ormanın bir tarafından diğer tarafına geçemeyecek, geçmeye çalışanlar araç trafiğinden dolayı yaralanacaklar, hayatlarını kaybedeceklerdir. ABB, yapmış olduğu açıklamada yaklaşık 750 metre uzunluğunda bir tünel ve adına “ekolojik” dedikleri iki köprü aracılığı ile 93 hektar orman arazisini ODTÜ’nün ana kampüsüne tekrar kazandıracaklarını ileri sürmektedir. ABB’nin açıklamasında ekolojik bir yapı gibi sunulan tünel, yolun sebep olacağı ekolojik zararların önüne geçmeyecek ol­masının yanı sıra yeraltı ekosisteminin de katliamı anlamına gelmektedir.

    Önerilen yolun ODTÜ arazisinden geçen kısmı tescilli orman alanına denk gelmektedir ve söz konusu arazinin büyük bölümü 2. derece doğal sit alanı statüsündedir. Bu yolun teşvik edeceği kentsel saçılma aracılığıyla sebep olacağı eko­lojik tahribat ise meselenin başka bir önemli yönünü meydana getirmekte­dir. Yolun Bilkent Bulvarı’ndan sonra Niğde Otobanı’na bağlanması öngörülen kısmı Konya Yolu kapasitesinde, kentin ortasından geçen bir ana arter olarak planlanmakta, Gölbaşı Özel Çevre Koru­ma Bölgesi sınırlarını ve güneydeki tarım arazilerini işgal etmektedir. Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi, önemli bir üretim havzasıdır ve tıpkı ODTÜ orma­nı gibi hassas ekolojik değerler barındırmaktadır

     

    ODTÜ BİLEŞENLERİ BU YOLA NEDEN KARŞI?

    Asıl sorun; başketimiz Ankara’nın makro bir ulaşım planı olmamasından kaynaklanmaktadır. İktidara gelen yöneticilerin palyatif çözüm arayışları Ankara’nın sorunlarına çare olmamaktadır. Kentlerde ulaşım projeleri artık ulaşım için değil, rant oluşturmak için ve rantı gizlemek için kullanılmaktadır. İstanbul’daki 3. Köprü, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul, Yeni İstanbul projeleri ile Ankara’da ODTÜ’den geçirilen iki yol, AOÇ Bulvarı projeleri gibi projeler ulaşım için değil, yeşil alanları ve konut mahallerini yüksek katlı yapılaşmaya açan rant projelerinin ilk adımı olarak ortaya çıkmaktadır.

    Ankara’da yeşil içinden geçirilen yolların ulaşım için olmadığı, ulaşım sorununu çözmeyeceği açıktır. Bu yolların asıl amacı kentteki son yeşil alanları önce inşaat makinelerinin ve ardından otomobillerin erişimine açarak yapılaşmayı başlatmaktır. On yılı geçen bir süredir Ankara metrolarına çivi çakmayan yönetimin geceleri bile yol inşaatlarına devam etmesinin arkasında mahalle sakinlerinin evlerini acilen satın almak isteyen inşaatçıların beklentileri vardır ve bu mahallelerin ranta açılması hedeflenmektedir. Ankara’nın geleceğine, nerelerin merkez ya da yüksek katlı olacağını günümüzde artık planlar değil, rant politikaları belirlemektedir.

    Öte yandan, ABB’nin, onamasını yapmadığı halde Gazi Üniversitesi tarafından revize edilmesini istediği 2038 Ana Ulaşım Planı ise hem bitmemiş durumdadır hem de bahsi geçen yolu içermemektedir. Son tahlilde, planlama ilkelerine uygun ve birbiri ile çelişmeyen herhangi bir planda yer bulmayan Bilkent-İncek Bulvarı yolunun hangi belgelerden yasal dayanağını aldığı bilinmemektedir.

    Bilkent-İncek Bulvarı Yolu projesi, yap-işlet-devret modeli ile icra edilen An­kara Şehir Hastanesi ve İncek mahallesi arasında bir erişim sağlamayı hedef­lemektedir ve Ankara’nın özellikle kuzeyinde kalan ilçelerine hiçbir hizmet sunmamaktadır. Dolayısıyla kentleşmeyi Ankara güneyine kaydıracak ve bu bölgedeki İncek, Kızılcaşar vb. gibi tarım alanlarını tahrip eden büyük spekü­latif rant alanlarına hizmet edecektir. Büyük oranda boş konut stoku barın­dıran ve dolu olanlarda ise üst gelir grubunun yaşadığı bu alanların Bilkent Şehir Hastanesi’ne özel araca dayalı bir biçimde erişimini teşvik eden bu yol, kentin Sincan, Keçiören, Altındağ, Mamak gibi alt gelir grubunun ikamet ettiği alanlarına hiçbir biçimde hizmet sunmamaktadır. Başka bir taraftan, bu yol için İncek Bulvarı üzerinde ve ODTÜ arazisini işgal eden davalık yeni Yargıtay Binası civarında oluşan trafik yoğunluğunu azalt­mak gerekçe gösterilip, 50.000 araç kapasiteli bir yol siparişinin Yargıtay’dan doğru alındığının ifade edilmesi, büyük çoğunluğu işsiz ve asgari ücretlilerden oluşan Ankara halkının ihtiyaçlarının gözetilmediğini açıkça ortaya koymak­tadır.

    Yol geçtikten sonra bu arazi­lerin birden ciddi bir rant artışına sahip olacağı aşikardır. Eğer alt gelir grubunun sağlık hizmetlerine erişimi isteniyorsa, kentin birçok ilçesinde hizmet vermiş olan hastanelerin yeniden açılması gerekir.

    Mansur Yavaş ve ABB yetkilileri ısrarla burayı ranta açmayacağız demektedir. Bunun garantisi nasıl verilebilir? Özelleştirme İdaresi’nin daha ihalenin adı duyulur duyulmaz bu yol ve çevresindeki taşınmazlarını satışa çıkartması bu yolun rant sağlayacağının en büyük kanıtı durumundadır. Bu nedenle Mansur Yavaş ve ABB yetkililerinin bu yolun ranta açılmayacağı yolundaki beyanları gerçeği yansıtmamakta, belediye eliyle olmasa dahi Özelleştirme İdaresi ve Milli Emlak’ın yaptıkları taşınmazların satışı, gerçeği tüm çıplaklığı ile yansıtmaktadır. ABB yetkilileri tarafından “Bu bölgenin ranta açılması da kötü bir şey değil. Bu rant da tüm Ankara’nın rantıdır” ifadeleri samimiyetten uzak ve belediyenin konuya bakış açısını yansıtmaktadır. Burada yaratılan rantın “tüm Ankaralılara ait” olup olmadığını bu kentin varoşlarında oturan milyonlara sormak gerekir.

    Üstelik bu yolun yine yap-işlet-devret modeli ile yapılan ve geçerken para ödemek durumunda olduğumuz Niğde Otobanı ile bağlanması projelen­dirilmiştir. Bu durum Mansur Yavaş’ın ve ABB’nin, AKP’nin yürütücüsü olduğu kamu yatırımlarının yap-işlet-devret modeli ile yapılmasını öngören neoli­beral politikalara uygun bir şekilde hareket ettiğini gösterir.

    Bu rant yolu projesini oy birliği ile meclisten geçiren ve ihaleyi açarken katılımcılık diye bir şey aklına gelmeyen, bütün bu sürece tüm Ankara halkını, ODTÜ’lüle­ri, kent inisiyatiflerini ve tüm ısrarlarına rağmen meslek odalarını dahil etme­yen Mansur Yavaş ve ABB yükselen tepkiler sonrasında ortak akıldan, istişare­den, katılımcı belediyecilikten bahsetmeye başlamışlardır.

    Kanmıyoruz, reddediyoruz, teşhir ediyoruz!

    Biz, alternatif bir kent siyaseti öneriyoruz.

    Biz; kentin, ormanın ve doğanın karşıtı anlamına gelmediğini; doğayı bir kaynağa indirgeyerek ve talan ederek değil, onun bir parçası olduğunun bilinciyle ve onunla uyum içinde var olan kentleri savunuyoruz.

    Biz; şirketlerin, bürokratların, üst sınıfların çıkarlarını gerçekleştirme amacına hizmet eden politikaların “topluma hizmet götürmek” olarak pazarlanmasını kabul etmiyoruz.

    Biz; bu politikaların emekçi sınıflar için olumlu hiçbir şey getir­mediğini, tam aksine başta yoksullar olmak üzere bütün kent sakinlerinin büyük zararlara uğratılması anlamına geldiğini biliyor ve teşhir ediyoruz.

    Biz; seçimlerde “asfalt belediyeciliği yapmayacaklarını” ifade edenlerin beton ve asfalt ile özdeş hale gelmiş, ekolojinin ve biyoçeşitliliğin yıkımı anlamına gelen, ormanın ve doğanın talanı üzerine yükselen kent gerçekliğini reddediyoruz.

    Biz; maddi ve siyasi çıkar için ekolojiyi tahrip ve biyoçeşitliliği katleder­ken doğayı ve canlılığı gözetmekte nasıl da kararlı olduklarından dem vuranla­rın yeşil badanacılığına kanmıyoruz.

    Biz; bu yol Melih Gökçek zamanında yapılmaya çalışılırken direnenlerle birlikte boy gösterenlerin o süreçlerdeki desteklerinde ne kadar samimi olduklarını, bu kimselerin bu süreçte de rant yolunun karşısında ve direnenlerin yanında yer aldıklarını açıkça beyan edip etmeyecekleri merak ediyoruz.

    Biz; Gökçek döneminde yola karşı çıkan CHP’lilerin şimdi neden sessiz kaldığını bilmek istiyoruz?

    Rant yolu projesinin topyekûn iptal edilmesini isteyen bizler, iptal edilmemesi halinde, 2013 ve 2017’de Gökçek’in yollarına karşı, Kavaklık’ta KYK yurduna karşı ve Kavaklık’ı korumak için direndiğimiz gibi, direnmekten geri durmayacağımızı ilan ediyoruz! Biz bu yolu istemiyoruz ve yaptırma­yacağız!

    Kanmıyoruz, reddediyoruz, teşhir ediyoruz!

    Rant’a Değil Halk’a kaynak istiyoruz!

    ODTÜ’den geçecek “Rant Yolu”na karşı çıkıyoruz.

    Ankara’nın son ekolojik yeşil alanı için Ankaralılarla birlikte mücadele ediyoruz.

    Kazanan biz olacağız …

    ODTÜ Öğrencileri

    ODTÜ Mezunları Derneği

    ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği

    Eğitim-Sen ODTÜ İş Yeri Temsilciliği

    Tez-Koop-İş Ankara 2 No’lu Şube

     

  • AYNA

     

     

    Neşe ÜREL

    Sinema Kulübü Üyesi, Sinema Eleştirmeni


     

    TARKOVSKİ’NİN KENDİNE TUTTUĞU ‘AYNA’

    Öyle sanıyorum ki Corona virüs bütün dünyayı ve alışkanlıklarımızı baştan aşağı değiştirecek, uzunca bir süre hiçbir şey eskisi gibi olamayacak. Dünyanın çok zor günlerden geçtiği bu günlerde sığındığım liman filmler ve kitaplar oldu.

    Hemen hemen son bir yıldır Tarkovski üzerine yoğunlaştım. Hakkında çıkan kitapları okudum ve filmlerini tekrar izledim. Çok genç yaşta kaybettiğimiz, sinema tarihinin en çok öykünülen yönetmeni Tarkovski yedi tane uzun metraj film çekmiş. Bu filmlerin her biri üzerine de uzun çözümlemeler ve özellikle de psikanalitik okumalar yapılmış.

    Andrei Tarkovski; babası önemli bir Rus şairi olan Arseny Tarkovski, annesi Maria Visniakova’dır. 1932’de Volga üzerinde bir köyde doğar ve aynı yıl aile Moskova’ya taşınır. 1937’de babası savaşa gitmek üzere evden ayrılır ve savaş bitse de babası artık eve dönmez. Andrei kadınlarla büyür (Annesi, büyükannesi ve kız kardeşi ile). Bunun etkileri filmlerinde çokça görülür. Savaş yıllarında doğduğu köye dönerler ve orada sanat okulunda okur. Sürekli okul değiştirmek zorunda kalır, aileye yardım için zaman zaman çalışır. 1954’de Moskova Devlet Sinema Akademisine (VGIK) kabul edilir. Üç kısa film çeker ardından ilk filmi İvan’ın Çocukluğu (1962) ile Venedik Altın Aslan ve En İyi Yönetmen ödüllerini alır. İkinci filmi Andrei Rublev (1966) Cannes’da FIPRESCI Ödülü’nü, üçüncü filmi Solaris (1972) ise yine Cannes’da Jüri Büyük Ödülü ve FIPRESCI Ödülü’nü alır. Ardından üzerinde en çok konuşulan otobiyografik öğeler taşıyan filmi Ayna (1975) gelir. Ama bu süreçte yönetimle sürekli sorunlar yaşamaktadır. Beşinci filmi Stalker (1979) ile Cannes Ekümenik Jüri Ödülü’nü alır.

    1982’de Nostalighia’nın çekimleri için SSCB’nin izni ile İtalya’ya gider. Çünkü filmin senaryosunu önemli İtalyan senarist Tonino Guerra ile birlikte yazmışlardır. Ama karısı ve oğlunu bir türlü yanına aldıramaz. Uzun çabalar sonucu karısı Larissa gelse bile oğluna izin çıkmaz (Oğlu Andrei için ancak ölümünden altı hafta gibi bir süre önce izin çıkar). Bunun üzerine 1984’de SSCB’ye dönmeyeceğini açıklar. Ama hiçbir zaman muhalif olduğunu kabul etmez. Bürokrasiden çok sıkıldığını, sanatını istediği gibi icra edemediğini söyler. Yaratıcılık ile ideolojinin karıştırılmaması gerektiğini savunur. Yöneticiler için şöyle der: “Bunlar gerçek sanattan korkuyorlar. Böyle yaparak her şeyi yok edecekler, kendilerini de Rusya’yı da. Böyle elim kolum bağlı oturup birinin filmime izin vermesini daha ne kadar bekleyeceğim?”.

    Sonrasında Berlin, Roma ve İsveç’te yaşar. 1985’de akciğer kanseri tanısı ile Paris’te kemoterapiye başlar. Son filmini çok hastayken İsveç’te çeker (Kurban, 1986).   Bu filmin kamera arkası görüntüleri bir belgesel olur. Film Cannes’da Jüri Büyük Ödülü, FIPRESCI Ödülü ve Ekümenik Jüri Ödülü’nü alır.

    29 Aralık 1986’da Paris’te ölür ve orada Rus kilisesinde yapılan bir törenle Rus mezarlığına gömülür. Tarkovski iki kez evlenmiştir. İlk eşi Irma’dan Arseny, ikinci eşi Larissa’dan Andrei doğar. Günlüklerini okurken kendi adını verdiği ikinci oğlundan özlemle söz ederken babasının adını verdiği ilk oğlundan hiç söz etmemesi ilginç geldi bana. Ünlü Rus yönetmen Alexander Sokurov’un belgeselinde (Moskow Elegy,1987) iki oğlunun da cenazede olduklarını görürüz.

    Tarkovski sinemasının ana özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.

    • Tarkovski’de sürekli bir tanrı arayışı vardır ve baba arayışı ile birlikte gider bu arayış. Karakterleri her zaman kaygılıdır çünkü sürekli varoluşsal bir arayış içindedirler.
    • Günlüğünde “Ben galiba bir agnostiğim” diye kendini sorgular, parapsikoloji, Uzakdoğu felsefesi ve teoloji ile yoğun ilgilidir özetle mistik biridir Tarkovski.
    • Filmlerinde çoğunlukla anti-pozitivist bir tavır görürüz. Günlüğünde Tarkovski de kendini anti-pozitivist olarak tanımlar.
    • Tarkovski’nin psikanalitik incelenmesinde pozitif ödipus belirgin olmakla birlikte bazı durumlarda negatif ödipus öne çıkıyor der Uğur Kutay. Babasına hem nefret duyar hem de bu nefretle birlikte yoğun bir sevgisi de vardır. Bunu günlüğünde şöyle anlatır: “Benim ailemle ilgili bir kompleksimin olduğu artık çok açık. Onlarla birlikteyken kendimi yetişkin biri gibi hissetmiyorum. Onlar da beni yetişkin biri olarak görmüyorlar zaten. Onları çok seviyorum fakat onlarla kendimi hiç rahat hissetmiyorum. Beni sevmelerine karşın onların da benden çekindiklerini düşünüyorum.”
    • Filmlerindeki ortak simge ayna, ağaç, ateş ya da yangın, tüy, kuyu, süt dolu bir sürahi ya da tas, dökülen süt, demir başlıklı karyola, resimli bir sanat antolojisi neredeyse her filminde var. Omuz çekimleri ve Hollandalı ressam Bruegel’in tablolarını canlandırdığı bir kadraj da olmazsa olmazı. İzlekler ise: babanın yokluğu, ülke nostaljisi, sürgünlük, savaşın yıkıcılığı, varoluşsal arayışlar, hakikat arayışı, tanrı arayışı ve mistisizm.

    Ayna’ya Bakış

    Ayna otobiyografik bir filmdir. Klasik öykülemeye uymayan, epizodlar halinde anlatılan filmde epizodların birbiriyle bağlantısı bile yoktur. Birbiriyle bağlantılı ya da bağlantısız pek çok sekans içerir film. Yönetmenin rüyaları, anılarından parçalar, tarihi belgesel görüntüler belli bir düzen olmadan kurgulanmış. Yönetmenin belleğinde kalan anı parçalarında geziniyoruz sanki. Filmi anlayabilmek için yönetmenin yaşamını biraz bilmek gerekiyor.

    Filmde renkli ve siyah-beyaz bölümler var. Renkli sahnelerde bir devamlılık var ama siyah-beyaz sahnelerde bunu pek göremiyoruz. Filmdeki efektler doğal seslerden oluşuyor, su sesi, yanan ateşin sesi, yağmur sesi, kuş sesi gibi. Müzikler ise görüntüler ile bağlantılı seçilmiş, şiirsel anlatımı ve sahnenin gerilimini destekleyen klasik müzik eserleri kullanılmış. Zamanla ve mekanla da oynuyor yönetmen, kendi çocukluğu ile annesinin yaşlılığını aynı karede gösterebiliyor. Zamanla oynamayı filmin pek çok yerinde yapıyor Tarkovski.

    Babası Arseny Tarkovski’nin şiirlerini filminin arka fonu olarak kullanır yönetmen, belki de filmde çok az görünen baba figürünün yerine şiirlerini kullanmıştır. Aynı zamanda filmde yoğun bir efekt kullanımı vardır. Bazı efektleri nasıl gerçekleştirdiğini kesinlikle açıklamaz yönetmen.

    Ayna’da yönetmenin mistik ve anti-pozitivist tavrı da belirgin bir biçimde hissediliyor. Bir kez izlemek de yeterli olmuyor birkaç kez izlenirse her seyredişte başka bir detay yakalanabiliyor. Sinema tarihinin üzerinde en çok konuşulan ve hakkında değişik okumalar yapılan filmlerinde biridir Ayna. Ayna filmine değişik bir deneyim olarak yaklaşmak ve izlerken kendimizi görüntülerin akışına bırakmak gerekiyor.

    Ayna filminin bir gösterimi sonrası yapılan söyleşide yönetmenin ve salonu temizleyen kadının söylediği şu sözler film için aydınlatıcı olacaktır: “Görevli kadın: ‘Birisi hasta düşer ve ölümden korkmaya başlar. Başkalarına yaptığı kötülükleri hatırlar. Özür dilemek, kendini affettirmek ister’ der. Tarkovsi şöyle devam eder: “Bu kadın her şeyi anlamış, filmdeki pişmanlığı kavramış, Ayna bir anlamda Rusların öyküsüdür. Pişmanlıklarının öyküsü.”

     

    Yararlanılan Kitaplar:

    Andrei’nin Bakışı Uğur Kutay

    Mühürlenmiş Zaman Andrei Tarkovski

    Zaman Zaman İçinde Andrei Tarkovski

    Sinemada Mistik Bir Şair Işıl Çobanlı Erdönmez

     

  • ELEKTRİK ve DOĞALGAZ ZAMLARI DERHAL GERİ ÇEKİLMELİDİR!

     

    Bilindiği üzere siyasi iktidar, 2021’in son günü gece yarısına doğru elektrik ve doğalgaz satış fiyatlarında çok yüksek oranlı zamlar yaptı. Elektrik ve doğalgaza değişik tüketim gruplarına göre yüzde 50-125 oranında yapılan bu zamlarla, bir yıllık dönemde, elektrik fiyatları konutlarda yüzde 72-158, ticarethanelerde yüzde 158 oranında arttırılmıştır. 2021 içinde TÜİK, enflasyon oranını yüzde 36 oranında artmışken, elektrik fiyatları TÜFE’nin çok üzerinde artmıştır.

    Isınmadan sağlığa, beslenmeden iletişime kadar akla gelebilecek tüm insani ihtiyaçların temel gereksinimlerinden olan elektrik, günümüzde özel sermayenin eline teslim edilmiş durumdadır. Kurulu güç ve üretimdeki payı, yüzde 20’nin altına düşen kamunun ne fiyatları kontrol altına alacak ne elektrik arzında sürekliliği sağlayacak ne de toplumsal faydayı gözetecek bir gücü ve kontrol mekanizması kalmamıştır.

    Yürürlüğe konulan bu zamlar, özel elektrik şirketlerinin tüm tüketiciler üzerinden elde ettiği kazançlarını katlayan boyutlardadır. Yüksek oranlardaki bu zamlar iktidarın tasarruf, verimlilik, dar gelirli vatandaşlara yönelik iyileştirme iddialarının tamamen göstermelik olduğunu ortaya koymuştur. Türkiye’de 4 kişilik bir hanenin aylık asgari elektrik tüketimi 230 kWh olarak hesaplanmakta ve Aralık 2021’de bir ailenin buna göre ödediği fatura toplamı aylık 210 TL olurken, Ocak 2022 itibarıyla aylık faturası yüzde 76 artarak 370 TL`ye çıkarılmıştır. Yüksek orandaki enerji zamları, yurttaşlarımızın gündelik yaşamı ve sanayi üretimi kadar, tarım ve gıda sektörünü de olumsuz etkilemektedir.

    Geçtiğimiz günlerde Isparta’da elektrik kesintilerinden kaynaklı binlerce vatandaşımızın mağduriyeti söz konusu olmuştur. Isparta’daki elektrik kesintileriyle ilgili basında çıkan bir diğer haber ise, Yalvaç ilçesinde evinde donarak ölen bir yurttaşımızın olduğudur.  Günümüzde asgari kamusal şartlar sağlandığında, bir insanın evinde donarak ölmesi pek mümkün değildir ve bu durum kamunun sorumluluğunda olmalıdır.

    Enerji girdileri fiyatlarında son bir yıl içindeki olağanüstü artışlar nedeniyle, Isparta ilimizde yaşandığı gibi elektrik ve doğalgazı kesilen milyonlarca konut abonesi gibi faturalarını ödeyemedikleri için aynı sorunları yaşayacak on binlerce ev ve küçük işyeri sahipleri de eklenecektir. Doğalgazın üretimlerinde sınai girdi olduğu sanayi tesisleri, yüzde 345 oranındaki fiyat artışlarını maliyetlerine ve ürün satış fiyatlarına yansıtacaklardır. Bütün bunlar geneldeki fiyat artışlarını daha da hızla yükseltecektir.

    Köklü çözüm, kamusal hizmetlerin devlet eliyle verilmesinde ve ülkemizin yıllardır boğuştuğu sorunları aşmak ve ekonomik krizden mümkün olan en çabuk şekilde çıkabilmek ve toplumun vazgeçilmez gereksinimlerinin karşılanması için; kamu mülkiyeti, kamusal hizmet, toplumsal yarar esaslarını temel alan demokratik bir planlama ve toplumsal kalkınma perspektifi ile kamucu, toplumcu bir programın uygulanması gereklidir.

    Bu nedenlerle; elektrik ve doğalgaz sektöründe özelleştirme uygulamalarına derhal son verilmeli, özelleştirilen bölgesel dağıtım şebekeleri ve şirketleri tekrar kamuya verilmelidir. Özelleştirilen verimli kamu santralları kamuya geri dönmeli ve TEİAŞ özelleştirme kararlarını ivedilikle iptal edilmelidir.

    Elektrik fiyatlarındaki artışlar vatandaşlarımızın kaldırabileceği düzeyde değildir. Bu nedenle, zamlar geri alınmalıdır. Enerji sektöründe yeni bir yapılanma ve yeni kurumlar gereklidir. Elektrikte konutlar için düşük tarife sınırı aylık 230 kWh’a yükseltilmelidir. Konutlarda elektrik, doğalgaz ve suda KDV oranları düşürülmelidir. Maddi imkansızlık nedeni ile faturalarını ödeyemeyenlerin elektrik, gaz ve suyu kesilmemeli, kamu kaynaklarından sağlanacak desteklerle, yurttaşların karanlıkta, soğukta ve susuz kalmaları önlenmelidir.

    Toplum yararına büyümeyi, istihdamı, adil bölüşümü, bölgeler arasındaki ve toplumdaki gelir dağılımı eşitsizliklerini gidermeyi, temel bilimleri, yüksek teknolojili üretimi temel alan bir sanayi geliştirmeyi; eğitim, sağlık, enerji, ulaşım, konut vb. hizmetlerin kamu eli ile verilmesini sağlayacak toplumsal bir kalkınma modeli oluşturulmalıdır. Ülkemiz, sanayimiz, halkımız ve geleceğimiz için bu önlemlerin acilen hayata geçirilmesi ve bunları uygulayacak kamu kurumları ve denetim mekanizmaları inşa edilmelidir. Ülkemiz özelleştirmelerin acı sonuçlarından ve özel şirketlere sunulan hukuk dışı ayrıcalıklardan başka türlü kurtulması mümkün değildir.

    ODTÜ Mezunları Derneği

    Yönetim Kurulu

     

    *Aralık 2021 ve Ocak 2022 ayları Derneğimize gelen elektrik faturaları ekte bilgilerinize sunulmuştur.

    FATURALAR

     

     

  • YETİŞKİNLER İÇİN YAĞLI BOYA RESİM KURSU BAŞLIYOR

    Pablo Picasso resim sanatını “Resim, günlük tutmanın başka bir yoludur.” diyerek tanımlar. ODTÜ Mezunları Derneği bünyesinde gerçekleştirilmesi planlanan, her seviyeden kursiyerin katılabileceği kursumuz ile resim dilini öğrenerek kendinizi renklerle anlatabilirsiniz. Şubat ayında başlamayı planladığımız resim kursuna sizleri ve resme ilgi duyan herkesi bekliyoruz.

    Saygılarımızla

    ODTÜ Mezunları Derneği

     

    RESİM KURSU

    Eğitmen: Kübra Özyürek

    Tanışma Toplantısı: 19.02.2022, Cumartesi

    Kurs Başlangıç Tarihi: 26.02.2022, Cumartesi

    Kurs Süresi: 4 Hafta (4 Ders / 8 Saat)

    Saat: 13.00-15.00

    Yer: Sanat Atölyesi

    Kurs Ücretleri:

    Katkı Paylı Üye: 360,00 TL

    Üye: 400,00 TL

    Misafir: 445,00 TL

    *Belirtilen ücretler 4 haftalık kurs ücretini gösterir niteliktedir.

    ** Kurs, katılımcı sayısı minimum 6 kişi olması durumunda açılacaktır.

    *** Katılım kontenjan ile sınırlı olup, son başvuru tarihi 25 Şubat 2022 Cuma günüdür.

    **** İndirimli kurs ücretleri aidat yükümlülüğünü yerine getirmiş üyelerimiz için geçerlidir.

    Detaylı bilgi ve ön kayıt için 0312 286 7979/ 1126 numaralı telefonu arayabilirsiniz. 

    EĞİTMEN HAKKINDA

    Kırıkkale Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünden mezun olmuştur. Eğitim hayatı boyunca çeşitli sergiler açmış ve sanat fuarlarında görev almıştır. Halen bir özel okulda anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin derslerine girmekte ve görsel sanatlar öğretmenliği görevini sürdürmektedir. Ayrıca karakalem, desen, natürmort, akrilik boya, yağlı boya, sulu boya tekniklerinde atölye eğitmenliği yapmaktadır.

  • SEVGİLİLER GÜNÜ KARTIYLA SEVDİKLERİNİZİ MUTLU EDİN!

     

    ODTÜ Mezunları Derneği olarak hazırladığımız Sevgililer Günü Bağış Kartlarıyla sevdikleriniz adına bağışta bulunarak onları mutlu edebilirsiniz. İleteceğiniz fotoğraf ve notunuzla birlikte size özel hazırlayacağımız Sevgililer günü kartlarını https://www.odtumd.org.tr/sevgililer-gunu-karti linkinden gerekli bilgileri doldurarak dijital olarak temin edebilirsiniz.

    Saygılarımızla,
    ODTÜ Mezunları Derneği

  • FORUM: “BARINMA HAKKIMIZ”

    ODTÜ Mezunları Derneği ve Solfasol Gazetesi olarak düzenlediğimi “BARINMA HAKKIMIZ” forumuyla 5 Şubat 2022 Cumartesi günü saat 14.00’te Vişnelik Salonu’nda bir araya geliyor ve barınma hakkımızı konuşuyoruz.

    Katkı ve katılımınızı bekliyoruz.

    Saygılarımızla,

    ODTÜ Mezunları Derneği

    #HaydiAnkaraForuma (2): Barınma Hakkımızı Konuşuyoruz!
    Ankara’da barınma hakkımızı konuşmak için bir araya geliyoruz. Sen de gel, sen de katıl!
    Yaşadığın evden, mahalleden, şehirden mutlu musun? Kendini huzurlu ve güvende hissediyor musun? Yaşadığın yerde, evinde, mahallende, şehirde kendini güvende, huzurlu ve mutlu hissetmen için neye/nelere ihtiyacın var ve bunun için kim ne yapabilir, yapmalı? Gel birlikte konuşalım!

    🗓️ 5 Şubat 2022, Cumartesi
    ⏰ 14:00 – 17:00
    🏠 ODTÜ Mezunları Derneği Vişnelik, İşçi Blokları, 1538. Sk. No:58, Çankaya, Ankara
    *
    👉 Dilerseniz foruma ZOOM üzerinden katılabilirsiniz!
    ZOOM KAYIT LİNKİ: https://us06web.zoom.us/meeting/register/tZAqcuitqjgiEt1asr84zGScL0Fd4YFRbOfr
    *
    👉 Forumu Solfasol TV – YouTube CANLI yayınından takip edebilir, yorumlarınızla katılabilirsiniz.
    CANLI YAYIN LİNKİ: https://youtu.be/qRm6loJfQzw

Başa dön tuşu

Değerli Üyelerimiz,

Derneğimize bağışlarınızı bekliyoruz.

DERNEK İŞ BANKASI BAĞIŞ HESAPLARI 

İŞ BANKASI ODTÜ ŞUBESİ

TL HESABI

HESAP ADI: ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MEZUNLARI DERNEĞİ

IBAN: TR63 0006 4000 0014 2291 4222 59

USD HESABI

HESAP ADI: ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MEZUNLARI DERNEĞİ

IBAN: TR39 0006 4000 0024 2293 7971 49

EURO HESABI

HESAP ADI: ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MEZUNLARI DERNEĞİ

IBAN: TR98 0006 4000 0024 2293 7971 54

SWİFT KODU: ISBKTRISXXX

Önemli Not: Açıklama bölümüne sadece DERNEK BAĞIŞI ve İLETİŞİM BİLGİSİ yazılması gerekmektedir.

Saygılarımızla,

ODTÜ Mezunları Derneği

Yönetim Kurulu